Merhabalar.
Bir önceki yazımda sizlere
çocuklarınızın beyin gelişimini desteklemek için neler yapabileceğinizi
özetleyen 25 temel kuraldan bahsetmiş, örnek aktiviteler vereceğimi
söylemiştim. Biraz araştırınca bebekleriniz ile yapabileceğiniz oyun ve
aktivitelerle ilgili internette bile çokça kaynak olduğunu göreceksiniz. Buna
rağmen beyin gelişim kurallarının neler olduğunu ya da aktiviteleri bilmenin
süreci tam olarak doğru yönetmenize yetmeyebileceğini düşünüyorum. Bu
düşünceden yola çıkarak, size tuttuğum balıklardan vermek yerine balık tutmayı
öğretmek hevesi ile basamakların her birinin açılımını yapmayı ve mantığını
anlamanızı sağlamaya karar verdim. Böylece evde çocuğunuz örneğin, bir mandalla
oynamak istediğinde; mandalla oynanabilecek faydalı oyunları kendiniz
üretebilir ve çeşitlendirebilirsiniz.
Öncelikle bu basamakları uygularken asıl önemli
olan noktaya vurgu yapmak istiyorum. Mesleğim gereği gelişimsel alanlarda
çeşitli sıkıntılar yaşayan çocuklarla uzun yıllardır çalışıyorum. Yıllar içerisinde
terapilerdeki yenilikleri takip etmek için katıldığımız kongre ve
toplantılarda, çocuklarımızdaki dikkat dağınıklığı, otizm ve hiperaktivite gibi
sorunların artışının, terapi yöntemlerindeki gelişimin hızını çoktan geçmiş olduğunu
görüyoruz ne yazık ki. Örneğin 1985 yılında otizmin görülme oranı 2500
kişide 1 iken bu orann, 1995 yılında 500 de 1, 2001 yılında 250 de 1, 2007
yılında 150’de 1, 2009’ da 110’da 1 olduğu ve son olarak geçtiğimiz sene
yapılan araştırmalarda her 80 erkek çocuktan 1’inde görüldüğü ortaya çıkmış.
Benim problemli durumlardaki yükselişin bu şekilde hızla meydana geliyor oluşu ile ilgili tezimi; ‘’Teknolojinin gelişmesini takiben tv, internet, cep telefonu gibi araçların günlük hayatımızın içine daha fazla girerek bireysel geçirdiğimiz zamanı arttırması, çocuklarımızın apartmanlardan dışarı çıkamayışı; parkta, kreşte ya da yuvada geçirdikleri zamanların ise anne-baba-bakıcı-öğretmen eşliğinde ve kısa sürelerle sınırlı oluşu, genleriyle oynanmamış ve uygun koşullarda yetiştirilmiş besin maddelerinden kuşaklar boyunca hızla uzaklaştırılmamız’’ şeklinde özetleyebiliriz.
Bebeklerimizi kucağımızdan indirmeyip mikrop kapar, çarpar, düşer vb
korkularıyla birçok fiziksel ve sosyal tecrübeden esirgeyişimiz de yine bugünlere
denk geliyor.
Cahillik mutluluktur diye bir söz vardır, ilk duyduğumda hayatın sırrını
çözmüş gibi hissetmiştim kendimi. Yüzyıllar içinde deneme yanılma yöntemi ile
doğruluğu ispatlanmış yöntemleri (nine-dede yöntemlerini) reddedip de kendi
doğru bildiklerimizi yapıp, bir yandan da başına gelebilecek kötülüklerden
çocuğumuzu korumaya çalışırken acaba bilmeden ona kötülük mü yapıyoruz? Terapide
kullandığım birçok yöntemin eskiden, anneanne veya babaannelerimizin çocuk
yetiştirmek için kullandıkları yöntemler arasında oluşu sık sık bu konularda
düşündürür beni.
Beyin gelişimi açısından insanoğlunun tarihine baktığımızda taş devrinden
bugüne kadar binlerce yıllık dönemi dört tekerlek üzerinde gelmediğimizi
görüyoruz. İnsan beyni savaşarak, hayatta kalmaya çalışarak, koşarak, koloniler
halinde yaşayarak, hatırlamak, düşünmek, çözmek zorunda olarak evrimleşti ve
gelişti. Bizler belki en şanslı kuşak değildik ama bundan 20-30 yıl öncesine
kadar, sokağa çıkıp saatlerce arkadaşlarımızla koşturup oyunlar oynuyor,
oyunlar sırasında hayal gücümüzü, matematiğimizi, sosyal iletişimimizi
güçlendiriyor, arkadaşlarımızla yaşadığımız sorunlarda daha 3-4 yaşındayken
bile kendimiz sorunu çözmeye çalışıp duygularımızla baş etmenin yolunu buluyor,
fikir üretme, problem çözme gibi basamakları annemiz 100 metre ötede bizi
izlemiyorken ya da öğretmenimiz müdahale etmeden yapıyorduk.
Tüm bunlardan bahsetme sebebim; çocuğunuz için aşağıda verdiğim
kurallardan yola çıkarak gelişimsel oyunları kurgularken, bu gerçekleri yeniden
hatırlamanızı sağlamak.
Tüm basamaklara tek tek ekleme yapmak yerine en önemli olan basamağı
girişe eklemek istiyorum:
Hepimizin beyinlerinde ‘ayna nöronlar’ ismi verilen hücreler vardır. Bu
nöronlar sayesinde de yeni doğmuş bebeğiniz bile henüz çok küçükken sizi taklit
eder, sizinle empati kurabilir. Bu nedenle çocuğunuzla oyunlar oynarken
yapmanız gereken en önemli şey; onunla göz temasınızı hiç kaybetmemeniz adına, onunla
aynı seviyede olmanız, duruma uygun duygularınızı ona ses tonunuzla,
sözlerinizle ve mimiklerinizle belli etmeniz, iletişim kurarken -özellikle
küçük bebeklerde- anlamasını kolaylaştırmak için jestlerinizi, ses tonunuzu ve
mimiklerinizi çoğu zaman abartarak kullanmanız.
Aynı zamanda bebeğinizle;
·
Karşılıklı iletişimi sürdürerek
‘’önce sen, şimdi sıra bende’’ gibi sıralı oyunlar oynayın.
·
Seçtiğiniz oyun ve aktivitelerin
amaca yönelik olmasını sağlayın ve amaca ulaştığınızda oyunu bitirin.
·
Bunu yaparken çocuğunuzun dikkat
süresini arttırmak amacıyla, seçtiği oyun ve oyuncakla uzun süre oynamasını sağlamaya
çalışın.
·
Oyunlarınız ya da tüm günlük bakım
aktiviteleriniz sırasında bebeğiniz-çocuğunuzla iletişime geçin. Yaptığınız her
şeyi ona da anlatın.
·
‘’Ne istersin? Şimdi ne yapalım?’’
şeklindeki sorularla onun tercihler yapmasını ya da en azından sorduğunuz soru
üzerinde düşünmesini sağlayın, .
·
Biraz daha büyük çocuklarda,
örneğin yardıma ihtiyacı olduğu durumlarda sizden yardım istemesini bekleyin.
Kıyafetlerini değiştirirken, yemeğini yedirirken siz onun yerine işi yapmayın,
onun da aktiviteye katılmasını ve size yardım etmesini isteyin. Böylece bütün
aktiviteleri ortak yapmanız onu geliştirirken, aranızdaki iletişimi de
güçlendirecektir.
Beyin plastisitesini destekleyen kurallara geri dönecek olursak,
Çocuğunuzun gelişimini desteklemeniz için hayatınıza katmanız gereken önemli kurallar: (Sıralamayı önceki yazımdaki ile aynı tutacağım)
1. Duyusal Bütünleme (Varsa duyusal sistemlerdeki problemlerin tedavisi):
Duyusal bütünleme konusunu sonraki yazılarımda
ayrıntılı bir şekilde paylaşacağım ama şu aşamada bilemeniz gereken en önemli
şey; çocuğunuzun duyu bütünleme problemleri varsa, bu problemleri ortadan
kaldırarak onun kendi vücudunu ve dünyayı doğru algılamasını sağlamadığınız
taktirde, farklı alanlarda gelişimini beklemek sadece onun üzerindeki yükü ve
stresi arttırmaktan öteye gidemeyecektir.
2. Fiziksel Egzersiz:
Bilimsel olarak ispatlanmıştır ki; oyunlarınızda
çocuğunuzun çevresindeki uyaranların bolluğu beynin beslenmesini sağlayarak
zihinsel gelişimini ve öğrenme sürecini destekler. Bu nedenle oyunlarınızda
kullandığınız uyaran seviyesini maksimum düzeyde tutmaya gayret etmelisiniz.
Örnek olarak çok basit bir oyunu bile
kullanabiliriz: Örneğin bebeğinizi yeni aldığınız çıngırakla tanıştırmak için
bir oyun kurmak istiyorsunuz. Tanıştırma oyununuzda bebeğinize, çıngırağı
birçok farklı duyusal uyaran kullanarak tanıtmanız, onun öğrenme hızını
arttıracaktır. Bunun için örneğin bu oyunda kullanabileceğiniz uyaranlar;
görme, işitme, dokunma, tat, koku, hareket ve vücut farkındalığı duyuları olmak
üzere 7 farklı duyu olabilir. (Sonraki yazılarımda duyusal bütünlemeden
bahsederken göreceksiniz ki aslında 5 değil 7 duyumuz var)
Çıngırağı tanıtmak için bebeğinizin görme hizasında
tutun (Görsel), bu sırada çıngırağı sallayın. Bebeğiniz 2 aylıktan küçük ise,
görsel sistem henüz tam olarak gelişmiş olmayacağı için sallama hızınızın
mümkün olduğu kadar yavaş ve yakından olması gerekiyor. Aynı zamanda bu
dönemdeki çocuklar kırmızı-siyah-beyaz gibi kontrast renkler ile geometrik
şekilleri algılayabildikleri için seçeceğiniz oyuncağın bu özellikleri
taşımasına dikkat etmelisiniz.
Çıngırağı sallarken, siz de çıngırağın çıkardığı sesi
aynı anda taklit edin ya da çıngırağın sesi ile ilişkilendirebileceğiniz bir
ritim belirleyerek onu söyleyin (İşitsel).
Bebeğinizin çıngırağa dokunmasına ve tutmasına izin
verin (Dokunma). Hatta sesi taklit ederek çıngırağı sallarken onun eline,
ayağına ya da gövdesinde herhangi bir noktaya çıngırakla yavaşça vurarak ses
ile dokunmayı bütünleştirmesini sağlayabilirsiniz. Dokunma sistemini görsel
sistem ile de bütünleştirmek de önemlidir bu nedenle yine çıngırak örneğimizde
bebeğinizi çıngırağın uzaysal konumdaki boyutlarını anlamak için, elinde tutup
farklı dokulardaki yüzeylerini keşfetmesine teşvik etmek faydalı olacaktır.
Çoklu uyaranlar basamağında, dokunma sistemi ile ilgili önemli olan bebek ve
çocukların gördükleri şeyleri dokunarak da tanımalarının öğrenmelerini
hızlandıracağı. Özellikle yazın çimlerin ve kumların üzerinde yatmaları, evde
sert halı, yumuşak battaniye, parke vb değişik yüzeylerde oynayabilmelerini
sağlamak ve onlar için seçilen oyuncakların farklı dokulara sahip olması bu
açıdan önemlidir.
Birçok annenin korkulu rüyası olmasına rağmen, özellikle
bebekler dünyayı ağız yoluyla keşfederler. Yani aslında objeleri ağızlarına
sokmalarının sebebi sadece dişlerini kaşımak değildir. Bu nedenle çıngırak
oyunumuzda oyuncağını ağzına sokmasına müsaade edin (Tat)
Çıngırağın titreşimli ve biraz ağır olmasını
sağlarsanız bebeğinizin eklemlerini uyararak vücut farkındalığı duyusunu da
desteklemiş olacaksınız.
Daha sonra yazacağım yazılarda hareket ve denge
duyusundan ve nasıl uyarılabileceğinden ayrıntılı bir şekilde bahsedeceğim.
Fakat bu aşamada bilmeniz gereken şey; vestibuler duyu (Hareket ve denge
duyusu) yerçekimine karşı direndiğimiz için günün her anı, uykudayken bile
sürekli beyne uyarımlar gönderir.
Son olarak koklaması için ara sıra burnuna
yaklaştırın. Hatta zararlı olmayan bitkisel esanslı yağları hafif dozda kullanarak,
koku duyusunu da pekiştirmek için objelerin kendisine has kokusu olmasını
sağlayabilirsiniz. Bunun için; bebeğinizle oynamayı seçtiğiniz her oyuncağın
kokusunun farklı olmasını sağlamak adına her oyuncağa farklı bir yağ
kullanabilirsiniz. Koku duyusunun hafıza ve duygular üzerindeki etkisi artık
biliniyor ve bilimsel araştırmalar gösteriyor ki bebeğinizi aynı oyuncakla
oynatmak istediğinizde işin içine aynı kokuyu da eklerseniz onun oyununuzu
hatırlama ihtimalini çok arttırabilirsiniz.
Çoklu uyaran basamağı sizlere içinde çok fazla uyaran olan oyuncakların faydalı olacağını düşündürmesin lütfen. Işıklı, sesli, çok renkli oyuncaklar sadece ilgi konusunda sıkıntısı olan çocuklarda işe yarayabilir. Tek bir düğmeye basarak dakikalarca sürecek bir şarkıyı dinlemek yerine iki eliyle oyuncakları birbirine çarparak ses çıkarmasını sağlamaları ve bunu keşfetmeleri bizim için çok daha önemlidir. Benzer şekilde çocuğun görsel sisteminin, oyuncağın yoğun renkleri ile yorulması yerine; onun üç boyutlu kıvrımlarını görerek ve dokunarak eşleştirmesi yine daha çok tercih edilir bir şeydir.
4. Problem Çözme:
Bebeğinizin, çocuğunuzun hayatının herhangi bir anında karşılaştığı
sorunları çözmesi için çözüm yolunu kendi kendisine bulmasını sağlamanız gelişimi
açısından çok önemlidir. İnsan beyni kendisine söylenen sözleri robot gibi
uygulamaktansa edinilen negatif ve pozitif tecrübeleri işlemlerden geçirerek
çok daha hızlı gelişir ve öğrenir. Örneğin koltuğa tırmanmaya ya da uzaktaki
bir oyuncağı almaya çalışan bebeğinizin haline acıyıp onu kucaklayarak koltuğun
üzerine koymanız veya oyuncağı alıp eline vermeniz aslında ona yaptığınız büyük
bir kötülüktür. Bunun yerine ona yapması gerekenleri tek tek söylemeniz ve onun
bunları yapmasını beklemeniz kısmen kötülüktür. Nasıl yapılabileceğini ona
göstermek ve aynısını yapmasını istemek kısmen iyiliktir. O yaparken ona yardımcı
olmak iyiliktir fakat en iyisi bebeğinizin düşe-kalka deneye-yanıla doğru yolu
kendi tecrübeleriyle keşfetmesini sağlamaktır. Basit bir koltuğa tırmanma
aktivitesinde bile onun beyni:
·
Önce problemi tanımlayacak
·
Ardından problemin
sebeplerini belirleyecek
·
Çözüme
ilişkin planlamayı yapacak
·
Planını uygulayacak
·
Son olarak
sonuçların gözden geçirerek başarısının ya da başarısızlığının tadını
çıkaracaktır.
Tüm bu uğraşlar sonucunda yapması gereklerin yanı sıra her yanlış adımla
edindiği tecrübe sonucu yapmaması gerekenleri de öğrenecektir. Sinir sisteminde
bu sırada ortaya çıkan yeni bağlantılar bebeğiniz bu aktiviteyi tekrarladıkça
yerleşecek ve kazandığı gelişimler otomatikleşecektir.
5. Fikir Üretme:
Çocuğunuzun yeni fikirler üretmesi ve bu sayede hayalgücünü geliştirmesi onun beyninde çok hızlı ve kalıcı sinaptik bağlantılar kurulmasını sağlar. Küçük bir bebek eline verilen tahta kaşık ile oyununda; başlangıçta yere atarak çıkardığı sesi dinlerken, zamanla o tahta kaşığın davul çalabileceği bir bagete, küreğe, dondurma külahına, bebeğinin saçını taradığı bir tarağa ya da zamanla çok daha kompleks fikirler üreterek oyuncak bir arabaya ya da bebeğe dönüştüğünü hayal eder ve ona kıyafetler giydirerek hayalini hayata geçirir. Yeni konuşmaya başlayan çocuğun ba-ba hecelerini zamanla uzun cümlelere dönüştürmesi gibi yeni fikirler üretmek de basitten başlayıp karmaşığa doğru gelişir.
Çocuğunuzla birlikte geçirdiğiniz zaman
dilimlerinde (sadece oyun ve aktiviteler sırasında değil günün her anında) onun;
hayatı ve çevresindeki dünyayı tanımak için bol bol deneyler yaptığını göreceksiniz.
Bu deneyler zaman zaman size yanlış, hatta bazen de tehlikeli göründüğü için
farkına bile varmadan bu deneylere karşı bir tutum içerisine giriyor
olabilirsiniz. Çünkü örneğin bebeğiniz mama sandalyesinden aşağıya
oyuncaklarını atıyor ve neler olacağını ilgiyle izliyor olabilir. Banyoda
klozetin içinde ya da yatak odanızdaki dolabınızda aslında yapmak istediği çok
fazla uçuk-kaçık planı olabilir.
Bazen çocuğunuzun sizin ona verdiğiniz oyuncakla
fonksiyonunun dışında size anlamsız görünen oyunlar oynadığını görürsünüz. Örneğin
benim kuzenimin küçük kızı annesinin ona çubuklarla çalması için verdiği davulu
tabure yaparak üzerine oturuyormuş, bu sırada çubukları da çeşitli keşif
aşamalarından geçirdiğine eminim J
Önemli tehlikeler ve ciddi zarar verici davranışlar
içermeyen keşif, hayal gücü ve fikir üretme çabalarındayken, çocuğunuza ‘Hayır’
kelimesini sık sık söylememenizi öneririm. Yeni keşifler yaparken çocuğunuzu mümkün
olduğu kadar desteklemeniz ve bunun için, ürettiği yeni fikirlere ve objelere
olan ilgisine karşılık vermeniz onun özgüven ve yaratıcılık başta olmak üzere, birçok
farklı alanda gelişimine zemin hazırlar.
Bunu yaparken benim size önerim çocuğunuzun yeni
fikirler üretmesi için ona uygun ortamlar yaratmanız. Çocuğunuzun yeni fikirler
üretmesine uygun ortam:
·
Önünde onlarca
renkli, ışıklı, müzikli oyuncak olan bir çocuk, hiçbir zaman yeni bir oyun
kurmak ihtiyacı duymayacaktır çünkü bu oyuncaklar onu yeterince oyalar. Bu
nedenle oyuncak seçiminizde minimalist davranmanızı tavsiye ederim. Örneğin
basit bir plastik tabak bile onun hayal dünyasında şapkaya, kovaya, müzik
aletine vs dönüşebilir. Bu nedenle
çok da süslü püslü oyuncaklara ihtiyacınız olmadığını unutmayın.
·
Çocuğunuzun önüne basit oyuncaklar koyduğunuzda, başlangıçta
bu oyuncakla ne yapacağını bilmese bile, zamanla aynı oyuncağı farklı amaçlar
için kullanmaya başlayacağını, yeni fikirler üreteceğini göreceksiniz. Bu
nedenle aynı anda önüne onlarca farklı oyuncak yığmayın, kafasını
karıştırmayın. Aynı anda maksimum 2-3 oyuncak yeterli olacaktır.
·
Yine benzer sebepten, ona zaman verin.
·
Fikir üretmesini sağlamak için yapabileceğiniz bir başka şey
de ona sorular sorarak yönlendirmeniz. Günlük yaşamındaki aktiviteler sırasında
bol bol 5N1K sorularını kullanın. 5N1K basamağına daha sonra örneklerle
değineceğim.
·
Eline verdiğiniz bir oyuncağı nasıl kullanacağını hemen
anlatmayın ve onun keşifler yapmasını sağlayın.
·
Tüm gününü siz planlamayın ve ona da söz hakkı verin
·
Doğayla iç içe yaşaması ve gözlem yapabilmesi için ortamlar
yaratmaya gayret edin.
·
Hayır kelimesini çok gerekli olmadıkça kullanmamaya çalışın.
·
Özellikle 3-4 yaşlarındaki çocuğunuzun bol miktarda J sorduğu soruları
size çok saçma bile gelse sabırla yanıtlamaya çalışın. “Çocuklar okula birer
soru işareti olarak başlar ve nokta olarak bitirirler.” (Neil
Postman). Onun merak etmesini teşvik
ederek, soru işareti olarak kalmasını sağlarsanız öğrenmeye olan hevesi hiç
tükenmeyecektir.
6. Aktif Katılım:
Çocuklar, bebeklik döneminde başlayan keşfetme sürecine çocukluklarında da devam ederler. Aslında ‘çok yaramaz’ olduğu söylenen bebek ve çocukların birçoğu bu keşfetme süreci hakkında daha meraklı olanlardır. Ortalama bir bebek, dünyaya gelişinin hemen 6. ayında kendi etrafında dönmeye ve etrafındaki objelere ulaşmaya çalışmaya başlar. Hareket kabiliyeti arttıkça da evin içinde keşfetmeye çalıştığı yer sayısı hızla artar. Yerde istediği oyuncağa ulaşmak için debelenen çocuğunuza oyuncağı siz alıp verdiğinizde onu, hem fiziksel hem de zihinsel birçok alanda edineceği tecrübeden mahrum bırakacağınızı unutmayın.
Aktif katılım basamağına daha önce problem çözme basamağında kısmen giriş yapmış ve
şöyle özetlemiştim:
· Koltuğa
tırmanmaya ya da uzaktaki bir oyuncağı almaya çalışan bebeğinizin haline acıyıp,
onu kucaklayarak koltuğun üzerine koymanız veya oyuncağı alıp eline vermeniz
aslında ona yaptığınız büyük bir
kötülüktür.
·
Bunun yerine ona
yapması gerekenleri tek tek söylemeniz ve onun bunları yapmasını beklemeniz kısmen kötülüktür.
·
Nasıl
yapılabileceğini ona göstermek ve aynısını yapmasını istemek kısmen iyiliktir.
·
Yaparken ona
yardımcı olmak iyiliktir
·
Fakat en iyisi bebeğinizin düşe-kalka
deneye-yanıla doğru yolu kendi tecrübeleriyle keşfetmesini sağlamaktır
Sinaptik
bağlantıları dolayısı ile beyin gelişimini destekleyen kurallarımızdan biri
olan aktif katılım kuralımızda, asıl önemli olan çocuğunuzun ‘yerine’ onun
yapabileceği şeyleri yapmamanız gerektiği. Bunun için; çocuğunuzun gün
içerisindeki bakımı ve beslenmesi dahil olmak üzere tüm aktivitelerde
sorumluluk almasını sağlamanız gerekiyor. Zaman içerisinde aktivitenin tamamını
mümkün olduğu kadar kendi kendine yapmasını sağlamaya çalışın. Örneğin bunu
aktığında bir peçeteyle burnumu silmek yerine önce ikiniz birlikte peçeteyi
tutup burnunu silerken, zamanla peçeteyi eline verip onun bunu bağımsız
yapmasını sağlamanız gerekmekte. Bu basamak size BLW’yi (Baby Led Weaning) hatırlatmış olabilir, orada da amaçlardan biri
çocuğun sorumluluk almasını sağlamaktır.
Çocuğunuzun gelişimi için günlük yaşam akışının tamamına aktif katılmasını, onu ilgilendiren sosyal, fiziksel tüm olayların tamamen bir parçası olmasını sağlamayı hedeflemelisiniz. Bunu uygulamaya koyarken dikkat etmeniz gereken en önemli şey, çocuğunuz yapması gereken şeyleri belki ilk seferlerde deneme aşamasındayken, teşvik edici bir tutum içinde olmanızdır. Çocuk gelişimini desteklerken anne-babalara yasak olan cümlelerimizi; ‘yapamazsın, düşersin, koşma, sen bırak ben yaparım’ şeklinde sıralayabilir, örnekleri çeşitlendirebiliriz.
7. Motivasyon:
Çocuklar en önemli ve büyük kazanımları, çevrelerine kendi başlarına ve doğaları gereği ilgi duyduklarında yaşarlar.
Motivasyon
öğrenmenin temel prensiplerinden birini oluşturur. Hızlı ve etkin öğrenmenin
gerçekleşmesinde, motivasyonun maksimum düzeyde sağlanmasının süreci çok
hızlandırdığını gösteren onlarca araştırma vardır. Motivasyonun etkisini
anlayabilmek için kendinize bir bakın: sevmediğiniz, nefret ettiğiniz derslerde
mi daha başarılıydınız? Ya da şimdi, bu yaşınızda bile eğlenerek mi daha kolay
öğrenirsiniz yoksa dayatma ile mi?
Çocuğunuza yeni bir
şey öğretirken yapmanız gereken şey çok basittir: Oyunu kullanmak! Çocuklar
için oyun oynayarak ve eğlenerek öğrenmek en büyük motivasyonu sağlar. Öğretmek
istediğiniz şey her ne ise ( renkler, şekiller, nesneler vs) onun da içinde
olduğu yepyeni bir oyun kurgularsanız hem amacınıza ulaşmanız çok daha hızlı
olacaktır hem de çocuğunuzun o oyunun içinde edindiği yeni bilgileri unutma
ihtimalini azaltmış, bilgilerin kalıcı olmasını sağlamış olursunuz.
Son zamanlarda
oyuncakçılarda sıkça görülen bir oyuncaktan bahsedelim mesela. İsmini vermek
istemediğim J bir yakınım küçük çocuğu için bunlardan bir tane almış, ona
da yol göstermiş oluruz oyuncağı nasıl kullanacağı ile ilgili J
Almış olduğu oyuncak tamamen aynısı olmasa da resimdekine çok benzeyen bir yapboz:
Bu oyuncakla
amacımız renkleri, şekilleri öğretmek olabilir, aynı zamanda el-göz
koordinasyonu ve ince motor gelişim çalışabiliriz. Oyuncağı almadan önce benim
fikrimi almış olsaydı 1,5 yaşındaki çocuğa sakın alma diyeceğim bu sıkıcı
oyuncağı sevgili bebesinin önüne koyup kırmızı daireyi yerine takalım, şimdi
sıra yeşil dikdörtgende vs şeklinde yapbozun parçalarını anne-çocuk birlikte
taktıklarını düşünün.
Bir de parçaların
her birinin saklandığı, sonra birlikte saklanmış parçanın bulunduğu, bulunan
parçanın uçarak yerine doğru gittiği, ama bu sırada yanlışlıkla! bebenin
göbeğine doğru gidip onu gıdıkladığı, en sonunda yap-bozdaki yerine bir kuş
edası ile konduğu bir oyun kurgulayalım. Tüm bu olaylar sırasında da ‘Kırmızı
daire uçuyoooor, kırmızı daire nereye gittiiiii?’ vs gibi cümlelerle şeklin ve
renginin sık sık tekrarlandığını düşünelim.
Sizde hangi oyunda
çocuğun edindiği bilgi daha etkin ve kalıcı olabilir?
Eğitim ve öğretim
sistemimizde de bu alanda eleştirilecek çok fazla şey var ama ben bu basamağı
anne-baba-çocuk üçgeninde anlatmakla yetinmek istiyorum J
Çocuğunuzun
motivasyonunu arttırmak için:
·
Oyunu
kullanın
·
Basit
aktivitelerle başlayın, zamanla zorlaştırın
·
Kısa vadeli
hedefleriniz olsun ve bu hedefe ulaşmaya çalışın
·
Zaten yapması
gereken aktiviteler dışında; yeni bir şeyi öğrendiği zaman, (mükemmel yapmıyor
bile olsa) bol bol sosyal pekiştireç kullanın. Onu aferin, süper, bravo gibi
övgülerden mahrum bırakmayın.
·
Her zaman
olmasa bile, çok zor olan şeyleri başardığında ödül vermekten çekinmeyin. Bu
ödül istediği bir oyuncak veya 1 saatlik TV izleme seansı olabilir.
·
Yeniliklerle
dolu, farklı aktiviteler bulmaya çalışın. Söz konusu olan oyuncak aynı oyuncak
bile olsa, oyununuza ilginç bulacağı, seveceği yenilikler katmaya gayret edin.
·
Oyunlarınızı
ilgisini çekecek, merak edeceği, şaşıracağı, hayal dünyasını geliştirecek
şekilde planlayın.
·
Mümkünse
yaşıtları ile birlikte olmasını ve oynamasını sağlayın
· Zenginleştirilmiş ortamlar yaratın.
8. Stres olmadan öğrenme:
Araştırmacıların yaptığı çalışmalar, kısa süreli stresin öğrenmeyi desteklediğini fakat süresi uzamış stres altındaki insan beyninin bırakın yeni bilgiler öğrenmeyi; bildiği bilgileri bile açığa çıkaramadığını göstermektedir.
Birçoğumuzun başına gelmiştir;
sınavdan çıktıktan hemen sonra, sınavda hatırlayamadığımız cevaplar bir anda
aklımıza doluşur. Çünkü yaşadığımız stres, hafızamızı da zayıflatır.
Bu nedenle çocuklarımızın gelişimini desteklerken anne-babaya
düşen en büyük görev, baskıcı, otoriter ve kuralcı tavır içerisine girmemek, bu
sayede de, stresten arınmış mutlu bir birey yetiştirmeye çalışmak. Aynı şekilde
asıl konumuza dönersek; çocuğunuzun sinir sistemini desteklemek adına onunla
yapacağınız aktivitelerdeki tavrınızın da benzer şekilde katı ve kuralcı olması
boşuna vakit kaybetmenize sebep olacakken, destekleyici ve uyumlu duruşunuz
onun stres seviyesinin düşmesini, böylelikle hızla gelişimini sağlayacaktır.
Unutmayın, çocuğunuzla güven dolu bir bağ oluşturup onun duygularına
saygı duyarak, kendi pozitif duygularınızı ona aktardığınızda, onunla en etkili
iletişimi ve etkileşimi de kolaylıkla sağlarsınız.
Yazının başında bahsettiğimiz kısa süreli stresi
sağlayarak, nörolojik süreçleri ve beyin plastisitesini desteklemek için
yapmanız gereken ise;
9. Mücadele ve meydan okuma:
İnsan sinir
sistemini sürekli canlı ve uyanık tutmak öğrenme süreçlerini destekler. Tahrik
etme, uyandırma ve canlandırma unsurlarını çocuklarınızın oyunlarının içine
katmak onunla oynadığınız oyunların sıradanlaşmasını ve çocuğunuzun aktiviteler
üzerindeki heyecanını ve motivasyonunu yitirmesini engelleyecektir. Fakat asıl
önemli olan; sinir sistemindeki alarm halinin sağlanması ve beynin sürekli
uyanık tutulmasının sağlanması ile öğrenme kalitesinin kat kat artmasını desteklemesidir.
Oyunlar içindeki mücadele ve meydan okuma
unsurlarını arttırdığınızda (Elbette doğru oranda zorluk ve stres olmadan
öğrenme basamaklarını dikkate alarak); çocuğunuzun özgüvenini de
desteklediğinizi, yetişkin hayatında zorluklara karşı daha hazırlıklı ve güçlü
bir savaşçı olacağını, kendi ayakları üzerinde durma konusunda çok daha az
sorun yaşayacağını da göreceksiniz.
Mücadele ve meydan okuma unsurunu oyunlarda nasıl
kullanabilirsiniz küçük bir örnek vereyim: Oyun oynarken çocuğunuzun beklentisi
dışında hareket edin, onu şaşırtın ve oyuna sürprizler ekleyin. Bu sayede
oyununuzun dinamik ve değişken
olmasını sağlayın. Aynı zamanda çevresel düzenlemeler ekleyebilir, eşyaların
yerini değiştirebilir, oyun için gerekli olan malzemeleri her zamanki yerinden
farklı yere koyabilir, sandalyelerin, masanın yerini değiştirerek önünde bir
anda engeller oluşmasını sağlayabilirsiniz. Oyunlar sırasında her zaman onun
yanında değil, karşısındaki rakibi olarak da bulunun.
Mesela onunla
saklambaç oynarken oyununuzu bir anda körebe veya yerden yüksekle birleştirin.
Tüm bunları yaparken öncesinde oyunu planlamamış ve değişimleri anlık yapmış
olmalısınız. Böylece çocuğunuzun kafasındaki planı bozup yeni duruma adapte
olmasını sağlarken, dikkatini ve katılımını arttırırsınız.
Mücadele; çocuğunuzun değişime ayak uydurma ve
doğaçlama yapma içgüdülerini destekleyerek onun gelişimine katkıda bulunur.
10.Yeni ve farklı aktiviteler:
Yeni bir şey
yapmak veya bilindik bir şeyi başka bir yolla yapmak başarılı etkileşimler için
hayati önem taşır. Başa çıkılması gereken durumlara adapte olabilmek yeni
beceri ve başarılara götürür. Bu nedenle oyunlarınızda farklılıkları ve
yenilikleri ihmal etmeyin.
11. Kişiselleştirme-bireysel farklılıklar:
Her çocuğun kendi içinde seviyesi farklıdır. Çocuğunuzun yaşına, seviyesine, mizacına, ilgi ve yeteneklerine en uygun (ne çok zor ne de çok kolay) aktiviteleri seçin ki, asıl hedefimiz olan doğru adaptif cevabı (davranışı, tepkiyi, hareketi) çıkarabilsin. Seçtiğiniz herhangi bir oyun veya aktiviteyi bütün kurallarıyla çocuğunuza aynen uygulamak yerine kişiselleştirerek zorluk seviyesini arttırıp azaltın. Kalıpların dışına çıkarak yaratıcı olmaya çalışın.
12. Doğru oranda zorluk:
Çocuklar en iyi
gelişimi kendi yeteneklerine uyan zorlukları aşarak elde ederler. Çocuğunuzun zaten aşina olduğu ya da
ona basit gelen oyunların hem sizin hem de onun için zaman kaybı olacağını
unutmayın. Fakat oyunlardaki zorluk miktarının çocuğunuzun seviyesinden sadece bir
ya da iki üst basamak olması gerektiğini, başarısız olacağı zor
mücadelelere sokulmaması gerektiğini
unutmayın.
Çocuğunuzun seviyesini geliştirmek için öncelikle
onu kendi içinde değerlendirmelisiniz. Ardından seviyesinin bir-iki üst
basamağı olan aşamadaki oyun ve aktiviteleri başarmasını hedeflemelisiniz.
Böylece aktiviteleri kişiselleştirerek zorluk derecesini çocuğunuza göre
ayarlamış olacak, öğrenmenin kalitesini ve başarı oranını arttıracaksınız.
13. Düzenli tekrar:
Daha önce bahsettiğim gibi öğrenmenin ve hafızanın temelinde beyin plastisitesi bulunuyor.
Beyindeki kimyasal ve elektriksel değişikliklerle beyin
hücrelerine gönderilen uyaranlar sonucu, yeni sinaptik bağlantıların kurulması
ve bu yolla beynin değişme ve gelişme yeteneği olan plastisitenin
gerçekleşebilmesi için en önemli olan unsurlardan biri; uyaranların beyine
düzenli aralıklarla iletilmesinin sağlanması. Yapılan araştırmalar kurulan nöronal ağların sık kullanıldıkça kuvvetlendiğini
gösteriyor. Aynı zamanda kullanılmayan bağlantılar ise öylece durmuyor,
kaybolup siliniyorlar.
Buradan bizim
işimize yarayacak olan kısmı şöyle özetleyebiliriz; çocuğunuzla oynadığınız bir
oyun ve aktivitede hedeflediğiniz amaca ulaşmanız tek başına yeterli olmuyor. Yani
çocuğunuz yeni bir şey öğrenirken onun beyninde açtığınız sinaptik bağlantılar
kısa süre sonra tekrar uyarılmazsa kapanmaya başlıyor. Bu nedenle yeni
öğreteceğiniz aktivitenin düzenli tekrar edilmesi gerekiyor. Özellikle yeni
öğrenilen bilginin yürümek, konuşmak gibi tamamen otomatikleşecek düzeye gelene,
bellekte yer edinene dek düzenli olarak tekrarı gerekiyor.
Bunu daha iyi
anlamak için piyano çalmayı öğrenmeyi düşünebilirsiniz. En iyi piyanist bile piyanonun
başına ilk oturduğu zamanlar elini kolunu bile nereye koyacağını bilemezken,
zamanla ve sık tekrar sonucu öğrenme tamamen gerçekleştikten sonra; beyinde bu
işle uğraşan kısımların gelişmesi ile piyanoyu gözleri kapalı bile çalabilecek
duruma gelir. Yani piyano çalmak artık onun beyninde otomatikleşir ve yürümek
gibi sıradan bir aktivite kadar kolaylaşır.
Çocuğunuzun
hayatının sıradan bir parçası haline getirmek istediğiniz şey her ne ise, bunu
yapmanız aslında oldukça kolay. Burada yazdığım öğrenmeyi destekleyen
basamaklardan en önemli ve etkili olan sık kullanmayı sağlayarak ‘Ağaç yaşken
eğilir’ atasözünü gerçekleştirebilirsiniz. Elbette ilgi alanı ve motivasyonu
unutmamak, dayatma haline getirmemek koşulu ile.
14. Başarmak:
Başarı en önemli pekiştireçtir. Eğlence ve başarı çocukları; sosyalleşerek diğerlerine katılmak ve gelecekteki alışkanlıklarını, rutinlerini ve yaşam biçimini oluşturacak kompleks işleri yapmak için motive eder.
Oyun ve aktivitelerinize hedefler koyarak
çocuğunuzun başarıya ulaşmasını sağlamanız, aktivitelere olan motivasyonunu da
arttıracaktır. Bir yandan aktivitelerin seviyesini bir-iki basamak yüksek
tutmaya çalışırken başarıyı her seferinde garantilemek zor olabilir. Bu nedenle
aktivitelerinizde bu basamağı uygularken gerektiğinde ona yardımcı olarak
başarıya ulaşmasını sağlamalısınız. Başladığınız aktiviteyi bitirmek de önemli
bir başarı unsurudur bu nedenle koşullar ne olursa olsun en basit oyunda bile
aktiviteyi bitirerek hedefine ulaşmayı sağlamalısınız.
Burada önemli olan, çocuğunuza yardım ederken ‘Dur
ben sana yardım edeyim’ tarzında, ona başarmak için yardıma ihtiyacı olduğunu
düşündürecek cümleler kesinlikle kurmamanız gerektiği. Başarmak kuralında
çocuğunuz hedefe ulaşmak için desteğe ihtiyaç duyduğunda, ona karşı kuracağınız
sihirli cümleniz ‘Hadi birlikte yapalım’ olmalı. Böylelikle siz onun başarmış
olma güdüsüne hızla ulaşmasını sağlarken onun hissettiği; ortak bir paydada
buluşuyor ve paylaşıyor oluşunuz olacak. Buradaki dipnotumuz: Sihirli cümlemizi
sadece çocuğunuz hedefe ulaşmak için desteğe ihtiyaç duyduğunda kurmalı ve
yardım etmeyi alışkanlık haline getirmemelisiniz.
15. Tam yeri ve tam zamanı:
Sinir sisteminin davranışı veya beceriyi öğrenmeye ve kullanmaya hazır olduğu belirli zaman dilimleri vardır. Evde aktivite yaparken bu zaman dilimlerini yakalamak sizin için oldukça kolay olacaktır. Tam yeri; gerekli çevresel koşulların hazır ve uygun olduğu; tam zamanı ise; çocuğunuzun mutsuz, uykusuz, aç veya gergin olmadığı şeklinde sıralanabilecek koşulların sağlandığı anlardır.
Bunun yanında, tam yeri ve tam zamanı kuralı
terapilerde kullanılırken; doğru adaptif cevabı açığa çıkarmak için doğru zamanda
ve koşulda çocuğa en uygun uyaranı vermek şeklinde açıklanmaktadır. Bunu fark etmek
ebeveyn için oldukça zor olacağından bu basamakta sizin yapmanız gerek sadece çocuğunuzun
aktiviteye en açık olduğu anı kollamak olacaktır.
16. Beynin her iki hemisferinin de kullanılması:
Bu basamakta bilmemiz gereken temel birkaç bilgi var:
Dışarıdan bakıldığında bir cevizi andıran
beynimizin görevlerine göre farklı lobları ve bölümleri bulunuyor. Aynı zamanda
beynimiz sağ ve sol hemisfer (yarım küre) olmak üzere 2 ye ayrılır. Sağ ve sol
hemisfer genel olarak farklı görevleri üstlenmiştir.
Örneğin beynimizin sağ tarafı yani sağ
hemisferimiz; ritim, renkler, resim, müzik, hayal
kurma, hacim ve 3 boyutu algılama gibi sanatsal yetenekler ile vücudumuzun (yüzümüz
dışında) sol tarafının kontrolünü sağlar.
Sol hemisferimiz ise; rakamsal işlemler,
sayılar, diziler, aritmetik ve matematik, konuşma ve analiz etme gibi daha
matematiksel ve mantıksal yetenekler ile vücudumuzun (yüzümüz hariç) sağ
tarafının kontrolünü sağlar.
Bu iki hemisferi birbirine bağlayan
beyniminizin ortasında bulunan sinir demetine ise corpus callosum denmektedir.
Corpus callosum iki hemisfer arasındaki bilgi alışverişini sağlayan bir köprü
görevi görür. Beynimizin iki hemisferi arasındaki iletişim ne kadar fazla ise
corpus callosum o kadar gelişmiş yapıda olur. Yani corpus callosum’un
gelişmiş olması beynin bir bütün olarak maksimum düzeyde kullanmasını
sağlayarak zihinsel yeteneklerini maksimum seviyelere çıkartır.
Bu nedenle
çocuklarımızın beyinlerinin her iki tarafını da eşit seviyede uyaracak
aktiviteler yaptırmamız gerekmektedir. Çünkü beyninin ağırlıklı olarak tek bir
tarafını kullanan kişilerin corpus callosumu yeterli düzeyde gelişmez. Etkili ve hızlı öğrenmenin sağlanması için
her iki beyin hemisferinin birlikte, dengeli bir şekilde kullanılması gerekir.
Bunu sağlamanın
yollarının birçoğuna zaten beyin gelişim kurallarından bahsederken sık sık
değindim ve değineceğim.
Bu basamakta
özellikle belirtmem gerekenler;
kitap okumak ve ritim. Kitap okurken sol tarafla takip edilen ve kavranan
kavramlar sağ tarafta hayal edilir bu nedenle kitap okumak beynin her iki
hemisferini birlikte uyarır.
Ritim için;
öncelikle vücut farkındalığını da destekleyen ve vücudun her iki tarafının
koordinasyonunu geliştiren aktiviteler önereceğim. Çocuğun vücudunun her iki
tarafını da simetrik olarak kullanabilmesi ve bunu koordine gerektiren
durumlarda da uygulayabilmesi bizim için önemlidir.
Dans etme, spor
yapma, yüzme ya da basit beden eğitimi hareketleri gibi aktiviteler bu aşamada
onun vücudunun iki taraflı entegrasyonunu destekleyecek aktiviteler olabilir.
Daha erken dönemde bebeğin iki elini birden kullanması, oyuncağını bir elden
diğerine geçirmesi, bacaklarını birlikte hareket ettirmesi, yerde sürünmesi,
dönmesi, emeklemesi gibi fiziksel aktiviteler vücudun bilateral entegrasyonunu
destekleyen aktivitelerdir.
Oyunlarınız
sırasında çocuğunuzun her iki elini birlikte kullanmasını sağlayacağınız
düzenlemeler yapmak, oyuncakları gözleri ile takip etmesini sağlamak, ellerinin
ve ayaklarının gövdesini çaprazlamasına neden olacak oyunlar oynatmak bu
aşamada onun beyin gelişimini desteklemenize çok yardımcı olacaktır.
Ritimde gözden
kaçırmamamız gereken bir diğer unsur da müzik. Müzisyenler üzerinde yapılan
araştırmalar corpus callosumlarının sıradan bir insandan daha gelişmiş olduğunu
gösteriyor.
Müzik derken bahsettiğim
illa Mozart olmak zorunda değil ama içinde belirli bir ritim barındıran müziğin
iki yarım küre arasındaki iletişimi daha iyi
desteklediği biliniyor. Bu nedenle ritim içeren müzikleri çocuğunuzun hayatının
önemli bir parçası haline getirmenizi tavsiye ederim. Bunun için sırası ile müzik dinleme, şarkı söyleme, ritim tutma, duyduğu ritmi
taklit etme, ritme vücutla eşlik etme, enstruman çalma basamaklarını
uygulayabilirsiniz.
17. Oynayarak öğrenme:
Oyun oynamak çocuğun iç motivasyonunu canlandıran en doğal etkendir. Oyun oynamak öğrenmeyi eğlenceli hale getirir. Sadece çocuklar için değil, entelektüel oyunlar oynayan yetişkinler için de oyun, öğrenmeyi hızlandırır.
Bu nedenle
çocuklarınıza yeni bir şey öğretirken oyunu kullanmanız sizin için de süreci
hızlandıracak ve kolaylaştıracaktır.
Oyun oynarken
çocuğunuzun yaşıtları ile iletişime geçmesini ve sosyalleşmesini temel hedef
almanız sinir sistemi gelişiminde bahsettiğimiz birçok basamağı onun yaşıtları
ile iletişime geçer, oyunlar oynarken kendi kendine yapmasını sağlayacaktır.
Bebeklik döneminden çıkar çıkmaz, hatta 1,5-2 yaşında çocuğunuzun diğer çocuklarla vakit geçirmesini sağlamaya başlamanızı ve bu vaktin mümkün olduğu kadar sizin müdahale ve yönlendirmelerinizden bağımsız süregelmesini desteklemenizi tavsiye ederim.
18. 5N1K soruları:
Ne? Nerede? Nasıl? Neden? Ne Zaman? Kim? Çocuğunuzla gün içerisinde günlük yaşam aktivitelerinizi sürdürürken kolaylıkla uygulayabileceğiniz bu kuralımız ile onun beynini sürekli formda tutabilirsiniz.
Bunu uygulayabilmek için ikinizin ilişkinizde,
egonuzu bir yana bırakarak her şeyi bilen tüm cevapları yanıtlayan bir makine
olmaktansa zaman zaman soruları soran taraf siz olun. Yani biraz ‘Aptalı’
oynayın. Cevabını bildiğiniz soruları onun fikrini merak ediyor ya da cevap
hakkında hiçbir fikriniz yokmuşcasına bol bol çocuğunuza yöneltin. Böylece cevabı
bilmiyor ve sizi yanıtlayamıyor olsa bile, onun cevap için zihnini
çalıştırmasını ve canlı tutmasını sağlar, aynı zamanda cevabı bulmaya çalışan
ve size destek olan taraf olmasını sağladığınız için özgüvenini desteklemiş
olursunuz.
Dikkat etmeniz gereken şey sorduğunuz soruların ‘mı, mi’ gibi soru eki ile biten ve çocuğun basit ‘Evet-Hayır’ları ile yanıtlayabileceği sorular yerine onu düşünmeye sevkedecek nitelikte olması. Sorularınız çok basit olabilir; ‘Sence bu kapağı nasıl açacağız? , ‘Bu yeni bibloyu nereye koysak?’ , ‘Bu oyuncakla nasıl oynanıyor?’ ‘Akşam ne yemek yapalım?’ gibi…
19.Hafıza çalışmaları:
5N1K sorularının içerisine hafızasını canlı tutacak sorular ekleyebilir bununla birlikte oyunlarınızın içine hafızayı destekleyecek aktiviteler ekleyebilirsiniz.
Örneğin çocuğunuzla polisiye oyunu oynayarak, bir
önceki gün ya da hafta yaptıklarınız üzerinde sohbet ederken onu sorularınızla
yönlendirerek ayrıntıları hatırlamasını sağlamaya çalışabilirsiniz.
Hafıza çalışmaları sırasında genellikle yapılan
hata oyunlarda sadece görsel hafızaya yönelik çalışılması. Oysa sadece görsel
hafızayı değil birçok farklı sistemde hafızayı pekiştirmek için oyunlar bulmak
oldukça kolay. Görsel hafıza oyunları; çizdiğiniz bir resmi tüm ayrıntıları ile
yeniden çizmesini ya da anlatmasını istemek, ters çevirdiğiniz kartlardaki
resimlerin neler olduğunu hatırlamaya çalışmak, daha küçük çocuklarda, çirkin
ol derken yaptığınız yüz taklidini daha sonra söylediğinizde hatırlayıp
yapmasını istemek, yorganın altına sakladığınız oyuncağı bulmasını istemek
(Nesne devamlılığı 9 aydan büyük bebeklerde oluştuğu için 9 ay sonrasında
çalışılabilir) vs olabilir.
Diğer sistemlerde: Örneğin işitsel hafıza için:
Söylediğiniz bir şarkıyı ya da ritmi tekrar ettirebilir, motor hafıza için:
vücudunuzla yaptığınız bir hareketi hatırlamasına teşvik edebilir ya da
dokunsal hafıza için; gözleri açıkken eline verdiğiniz objeleri gözleri kapalı
iken tanımasını isteyebilirsiniz. Koku ve tat duyuları için daha önceden zaten
tanıdığı tadı veya kokuyu gözleri kapalı iken tahmin etmesini isteyebilirsiniz.
Hafıza çalışmalarında dikkat edilecek nokta: Uzun
ve kısa dönem hafıza beyinde farklı işlemlenir. Bu nedenle oyunlarda anlık kısa
süreli hafıza aktiviteleri dışında daha eski anları da hatırlatacak aktiviteler
üretmeye çalışmalısınız.
20.Simgesel düşünme:
Gelişim basamakları içinde her çocuğun yaklaşık 2 yaşlarında oluşturmasını beklediğimiz simgesel düşünme yeteneğinde; çocuklar hayali –miş gibi- oyunlarını oynamaya başlarlar. Başlangıçta 2 yaştan küçük çocuklarda bile gözlemlediğimiz; saç fırçasını mikrofon gibi kullanma, tabağı şapka gibi kafaya takma ya da mandalları araba gibi sürme şeklinde nesneleri sembolize ederek başladıkları simgesel düşünme süreci zamanla kompleksleşerek, evcilik, doktorculuk gibi oyunlarda rol edinmeye doğru gelişir.
Zihinde canlandırma ile üç boyutlu düşüncenin
oluşmasını sağlayan sembolik zekayı, oyun ve aktivitelerinizde destekleyerek
çocuğunuzun; dil gelişimi, neden sonuç ilişkisi, resim gibi sanatsal
fonksiyonlar, mantık yürütme, kavram ve ihtimalleri analiz etme gibi alanlarda
gelişimine önemli katkılar sağlayabilirsiniz.
Daha büyük yaşlardaki çocuklarınızda bu alıştırmayı
kullanabilmeniz için ben şöyle bir örnek oyun kurguladım: Oyunumuzda içinde 5-6
kişinin olduğu bir fotoğraf kullanıyoruz. Amacımız fotoğraftaki kişilerin
yaşlarını tahmin etmek. Oyuna başlarken öncelikle her bir sayıyı bir obje ile
ilişkilendiriyor ve bunu birlikte ezberliyoruz. Daha sonra birinci kişinin
yaşını tahmin ederken (Yaşın 21 olduğunu farz edelim) iki farklı obje isminden
oluşan tahminimizi oyun arkadaşımızla paylaşıyoruz. Ardından bu sayıyı
ezberleyebilmek için objelerin birbiri ile olan pozisyonunu canlandırıyor ve
tarif ediyoruz. Diyelim oyunumuzda 1: Kitap 2: Resim çerçevesi olsun. 21
yaşında olduğunu tahmin ettiğimiz kişi için kitabın üzerinde duran bir fotoğraf
çerçevesi tanımını kullanabilir, oyunu daha zorlaştırmak için fotoğraftaki
insanların birbirleri ile olan ilişkilerini anlatmak için de yaşlarını
oluşturan objelerin birbiri ile olan ilişkilerini imagine edebilirsiniz.
Simgesel düşünmeyi geliştiren bu oyunları
çeşitlendirerek siz ve çocuğunuz için oldukça faydalı zihin egzersizi
alıştırmaları üretebilirsiniz.
21. Uyku ve dinlenme:
Her çocuğun yaşına göre uyku ihtiyacı birbirinden farklıdır. Fakat en önemli olan; yaş kaç olursa olsun, beynin dinlenerek şarj olması ve gün içinde edindiği bilgileri kaydedebilmesi için düzenli uykuya ihtiyacı vardır. Çocuğun gün içinde edindiği bilgilerle beyinde kurduğu yeni nöronal bağlantılar uyku sırasında güçlendirilir.
Aynı zamanda, tıpkı
meşhur ninnimizde olduğu gibi; bebeklerimiz ‘Uyur da büyür’. Çünkü bebeklerde
beyinden salgılanan ve büyümeyi destekleyen, bağışıklığı güçlendiren, hücreleri
yenileyerek antioksidan etkileri olan melatonin hormonu da gece uykusu
sırasında salgılanır.
Bununla birlikte,
gün içinde yapılan küçük kestirmelerin de zihnin dinlenmesi ve yenilenmesi
açısından olumlu etkileri olduğu bilimsel olarak ispatlanmıştır.
Özellikle çocukların
hem fiziksel hem de zihinsel gelişimi için çok önemli olan uyku konusunda
sıkıntı yaşayan bir çocuğunuz varsa, bu sorunu bir an önce çözmenizi tavsiye
ederim. Küçük yaşlarda edinilen alışkanlıklar kalıcı olur ve bu problem, onun
yetişkin hayatını da etkileyebilir. Bu konudaki desteği nereden almanız
gerektiğini bildiğinizi düşünüyorum; şimdi dilerseniz bu basamağı okuduktan
sonra Eren’in Uyku Eğitimi Notları’na tekrar bir göz atın J
22. Doğru Beslenme:
Beyin, vücudumuzda sadece %2’lik bir yer kaplamasına rağmen, tüm vücudumuzdan üretilen enerjinin %20-25'ini tek başına tüketir. Bu nedenle daha iyi çalışabilmek için yakıta ihtiyaç duyar.
Beyin gelişimine
destek olan besinler; glikoz, karbonhidratlar, E vitamini, magnezyum, demir, C
vitamini, B vitamini, D vitamini, kalsiyum, omega 3, iyot, folik vs asit
şeklinde kalabalık bir liste halinde sıralanabilir.
Bu kalabalık liste
ile tek tek uğraşmak yerine; beyni beslemek için çocuklarımıza doğru beslenme
alışkanlıkları edindirmemiz ve özellikle beyin gelişimine destek olan vitamin,
mineral ve diğer besin maddelerini diyetlerinden eksik etmememiz en uygun çözüm
olacaktır.
Yaşamının ilk
yıllarında ilk 6 ay sadece anne sütü ile beslenen ve 2 yaşına kadar anne sütü
alan çocukların zeka becerilerinin diğer çocuklara kıyasla daha iyi olduğu
artık her yerde söylenen ve bilinen bir gerçek. Bunun yanında, öncelikle
çocuğunuzu, koruyucu katkı maddelerinden, konservelerden, yapay
tatlandırıcılardan, gıda boyalarından, aşırı şeker ve beyaz un ve margarin gibi
yağlardan, paketlenmiş ürünlerden uzak tutmaya çalışın. Her zaman doğal ve
mevsiminde beslenmesine özen gösterin. Gün içinde hiçbir öğünü atlamamasına
dikkat edin.
Tüm bunlarla
birlikte; çocuğunuzun aşırı yemek yemesini engelleyin çünkü kan akımının mideye
değil beyne gitmesini sağlamamız gerekiyor.
23.Tecrübe-Geçmiş bilgiler:
Olgun beyin her zaman daha gelişmiş sinaptik bağlantılara sahiptir. (Yaşlılık dışında)
Çocuğunuzun yaşı ile ilişkilendirebileceğimiz bu
basamakta önemli olan onun hafızasına kaydettiği bilgiler ve onları kullanma
biçiminiz.
Sizin oyun ve aktivitelerinizde kullanarak
çocuğunuzun zihin fonksiyonlarını desteklemek için bu basamakta
kullanabileceğiniz yöntemimiz ise; çocuğunuza yeni bir bilgi öğretmeye
çalışırken, daha önceden duyduğu, aşina olduğu, tanıdığı bilgileri kullanmaya
çalışın. Böylece onun öğrenme sürecini çok hızlandırabilirsiniz. Çünkü yepyeni
bir şeyi öğrenirken, zaten daha önceden hafızasına yerleşmiş olan ipuçlarını
beynin derinliklerinden çıkarmak ve kullanmak onun için sıfırdan başlamaktan
yani yepyeni sinaptik bağlantılar oluşturmaktan daha kolay olacaktır. Bu
nedenle ipuçlarını ve kopyaları kullanmaya özen gösterin.
24. Doğru adaptif cevabı (Doğru Davranış) açığa çıkarma:
Adaptif cevap: Çocuğunuzun belirli bir amaç doğrultusunda doğru sinirsel işlemlemeleri yaparak uygun davranışı, duygusal tepkiyi ya da motor aktiviteyi açığa çıkarmasıdır. Yani gelişmesini istediğimiz hedeflediğimiz durumdur.
En erken adaptif cevaplar arasında yüz jestlerinin
taklidi ve başka bir bedene uzanma vardır. Bu erken sosyal motor hareketler
aynı zamanda başkalarıyla iletişimin de ilk formudur.
Oyunlarınız sırasında her zaman amacınız doğru
adaptif cevabı açığa çıkarmak olmalı. Hedeflediğiniz sonuca ulaşmak için
şimdiye kadar bahsettiğim basamakları özgürce kullanmaktan çekinmeyin ve
adaptif cevabın her zaman yeni öğrenilmiş bir bilgi olmadığını, bazen yapbozun
doğru parçasını yerine koyabilmek iken; kimi zaman öfke kontrolü, kimi zaman
bir koltuğa tırmanmak, kimi zaman gülümsemek gibi çok çeşitli hedefler
olabileceğini unutmayın.
Aktiviteleriniz ve çocuğunuzla iletişiminiz sırasında hedeflerinizi çeşitlendirerek hem sosyal, hem psikolojik hem fiziksel birçok alanda adaptif cevaplar açığa çıkarabilir, doğru adaptif cevabı zaman içerisinde pekiştirerek de öğrenilmiş davranış haline getirebilirsiniz
25. Vücut farkındalığının desteklenmesi:
Hayatın ilk zamanlarından itibaren başlayan dokunma, hareket ve yerçekimi duyuları sayesinde çocuk; vücut farkındalığının desteklenmesi ile hem kendi vücudu hakkında bilgi ve kontrol sahibi olur hem de çevresindeki dünya ile doğru iletişime geçebilir, vücudunun çevresi ve başkalarıyla olan ilişkisi hakkında bilgi sağlar.
Kişiliğin oluşmasında, davranışların gelişmesinde,
fiziksel gelişimde hep anahtar nokta çocuğun öz farkındalığını kazanmış
olmasıdır.
Sevgiler;