Hamilelikte depresyon yaşamak anne sağlığı için olduğu kadar bebeğin beden ve zihin sağlığı için de büyük riskler taşır. Son yayınlanan raporlar annenin hamileyken depresyon yaşamasının bebekte davranışsal ve duygusal sorunlara yol açtığına işaret ediyor. Özellikle düşük ve orta gelirli ailelerde annenin ihtiyaçlarının karşılanması ve duygusal olarak iyi durumda olması daha zor olabiliyor.
Dünya çapında her 5 kadından 1’inin hamileliğin son aşamalarında veya doğumdan kısa bir süre sonra depresyon yaşadığı düşünülüyor. Bu depresyonun sebeplerinden başlıcaları kötü ruh hali, çaresizlik hissidir. Bu çevresel etkenler bazı hayat şartlarıyla birleşince annenin beyin kimyasında ve davranışlarında bazı değişikliklere sebep olabiliyor. Annenin çektiği depresyon rahimdeki çocuğu da etkiliyor ve ilerde oluşacak anne çocuk ilişkisi de bundan zarar görebiliyor.
Depresyon ve stres demek vücutta stres hormonu olarak bilinen kortizolü akıllara getiriyor. Annenin yaşadığı stres plasentaya ulaştığında bir enzim tarafından bu kortizol parçalanıyor ve bebeğin zarar görmesi engelleniyor. Ancak depresyon ve anksiyete durumunda bu enzimin miktarı azalıyor ve annenin yaşadığı depresyon hali bebeğin epigenetik mekanizmalarını etkileyerek genetik hasar veriyor. DNA seviyesinde meydana gelen bu değişiklikler çocuğun zihinsel sağlığını etkileyerek ilerde oluşabilecek rahatsızlıkların önünü açıyor.
(Alıntıdır,Ali Çağlayan Taybaş,Kaynak: http://bit.ly/2d89PLD)