İnsan sinir sistemi anne karnından
itibaren hızla gelişir. Bu gelişim doğumdan sonra da devam eder. Williams ve
Shallenberger tarafından hazırlanmış olan bu piramit gelişm basamaklarında
çocukların tamamladığı süreçleri özetlemektedir.
Öğrenme süreci bebek
henüz anne karnındayken, duyu bütünleme sayesinde başlar ve doğumdan sonraki
süreçte, duyusal gelişimle birlikte merkezi sinir sistemi beslenerek gelişimine
devam eder.
Annesinin karnındaki
bebek öncelikle annesinin hareketleriyle birlikte hareket ederken iç
kulağındaki denge kristalleri de bu salınıma eşlik eder ve vestibuler (hareket)
sistemi stimule olur. Elleri ya da vücudu çeşitli yerlere değerken derisinden
gelen stimulasyonlar sayesinde taktil (dokunma) duyusu gelişir ve annesiyle ilk
iletişimi kurmaya başlar. İşitsel sistemini çevreden gelen sesleri duyarak
geliştirmeye veya benzer şekilde parmağını emerek oral-motor ve tat
alma sistemi gelişirken, proprioseptif ve görsel duyularını da kullanır.
Bebek ilk doğduğunda bu
kez bebek için çok daha heyecan verici ve karmaşık bir öğrenme süreci
başlamıştır. Uyaranların hepsinin dozu giderek artmaktadır ve değişen bu yeni
duruma vücudunun adapte olması gerekmektedir. Sinir sistemi bu dönemde nörolojik
düzeyde hızla gelişir. Göz teması, mutluluğu ifade etme, sesin yönüne bakma,
yakınlarını tanıma ve tepki verme, seslere ses çıkararak karşılık verme gibi
sosyal alanlarda ve nesne takip etme ve düştüğü yere bakma, oyuncak
tutup sallama, başını tutma alanlarında öğrenme süreci hızla devam eder.
Aynı zamanda, yenidoğan reflekslerinin kontrolü
altındadır. Bu refleksler onun dünya ile ilk ilişki kurmasını ve yaşama becerilerini
geliştirmesini sağlar. Yaklaşık 6 aylık olacağı döneme kadar sinir sistemi yenidoğan
refleksleri aracılığı ile edindiği bilgileri kullanarak gelişir. Bu bilgiler
bebeğin ilk 6 aylık döneminde görme, işitme, koklama, tatma, dokunma gibi beş
duyusunun yanı sıra vestibuler ve proprioseptif duyularının gelişimini ve
böylelikle bebeğin gerek kendi vücudu gerek çevresindeki dünya hakkında anlamlı
bilgiler edinmesini sağlar. Bebeğin vücudunu ve dünyayı doğru algılamasının
sağlandığı bu duyusal gelişim döneminin ardından; sinir sistemi bu bilgileri
kullanarak hızla gelişime devam eder. Bu gelişim yaşamın ilk 1 yılında
ağırlıklı olarak sürünme, dönme, emekleme ve yürüme gibi artık
daha gelişmiş motor aktiviteler (motor planlama ve vücudun 2 tarafının
kullanımı aktiviteleri) ya da sosyal ve psikolojik farkındalıklar takip eder.
Bu süreç sinir siteminde sırasıyla; taklit becerileri, hafıza kullanımı, duruma
göre kendini ayarlayabilme ve özkontrol, yabancılara tepki, damak tadı,
kıyaslama, şakaları anlayarak şaka yapma, fikir üretme, özgüven, 3 boyutlu
görsel farkındalık, saklandığını gördüğü bir
objeyi bulma, basit direktifleri anlama ve yapma, el
çırpıp nesneleri orta hatta birbirine çarpma, insanların ruh halini anlama ve
ona göre davranma, emekleme ve yürüme gibi alanlarda farklılıkların
ve gelişimlerin kendini net olarak gösterdiği süreçtir.
Yaklaşık 2,5 yaşına
kadar devam eden bu süreci çocuğun dili anlamaya ve kullanmaya başladığı
dönem takip eder ve iletişimde en önemli süreçlerden biridir. Dil gelişimiyle
birlikte dikkatin, bilateral merdiven inip çıkmanın, ve el-göz
koordinasyonunun da gelişimi 3. aşamada meydana gelir. 3 tekerlekli
bisikleti kullanma, yürürken engelleri adım atarak geçme, çömelip
kalkabilir ya da geri geri yürüme, yine 3. aşamanın gelişim basamaklarıdır.
Çocuğun akademik gelişimin başladığı son aşama ise 4 yaşından sonraki dönemdir. Bu aşamada çocuk günlük yaşam aktivitelerinde daha kontrol sahibidir. Gününü planlayarak uygulamaya geçirebilir veya davranışlarını rahatlıkla kontrol eder. Akademik öğrenmenin de dahil olduğu bu beceriler daha üst düzey becerilerdir ve tıpkı bir evin çatısı gibi; ancak doğru gelişen temelin üzerinde doğru bir şekilde yapılanabilirler.
Çocuğun çevre
ile etkileşimi beyin gelişimini şekillendirir.
Duyu
bütünlemede duyusal gelişim aşamalarından herhangi birinde bir problem
olduğunda çocuğun günlük yaşamına;
Öğrenme
süreci,Hafıza,
Görsel
yetenekler
İşitsel
yetenekler
Kişilerle
ve çevreyle iletişim-etkileşim
Kaba motor
hareketler,
Oyun
oynama yetenekleri,
Uzay-zaman
farkındalığı,
Öğrenilmiş
bilgiye erişim,
İnce motor
beceriler,
Denge ve
koordinasyon,
Geleceği
ya da bir hareketi planlama becerileri
Aynı anda
farklı iki aktiviteye odaklanabilme,,
Dikkat ve
konsantrasyon,
Yemek
yeme,
Konuşma, ,
El-göz
koordinasyonu,
Yeni
fikir üretme ve uygulamak için işleme koyma,
Özgüven,
Duygusal
ve fiziksel tepkileri ayarlayabilme,
Yeni
duruma adapte olabilme,
Odaklanma
ve sürdürme,
Sinir
sistemi gelişimi,
Akademik
beceriler,
Sosyal
hayata uyum,
Psikolojik
gelişim,
Öfke
kontrol
Uzak ve
yakın hafıza,
Günlük
yaşam aktivitelerinde vücudun doğru kullanımı, ,
Bisiklete
binme,
Koşma
gibi alanlarda
zorluk belirtileriyle yansıyarak; akademik, fiziksel, sosyal ve psikolojik
hayatlarına negatif yansır.
Bir
binanın temelinin sağlam olması gerektiği gibi, öğrenmenin temelini de
duyu bütünleme oluşturur. Duyu bütünleme de yaşanan sorunların sebep olduğu
problemler, doğru sebepler bilinmediği için çoğu zaman yanlış yöntemlerle
ortadan kaldırılmaya çalışılır ve çocuk için doktor-psikolog-pedagog-özel
dersler arasında gidip gelinecek bir maraton başlar.
Duyularımız beynimizi besleyerek onun gelişimini
sağlar. Eğer çocuğunuzun bizim yemek yemeye ihtiyacımız olması kadar doğal olan
ihtiyaçlarını ona yasaklamak yerine, neden saplantı haline getirdiğini anlar ve
ona göre bir yol çizerseniz, onun mutluluğu hayatınızı kolaylaştıracak; sizin
ve tüm ailenin yüzündeki gülümsemelerin gün geçtikçe artmasını sağlayacaktır.
Normal
olarak algılanması gereken duyusal uyaranlara normalin üzerinde ya da normalin
altında cevap vermek veya duyusal uyaran arayışı içinde olmakla gözlemlenen
duyusal modülasyon problemi,
Duyusal
uyaranları ayırt etme sorunu olarak gözlemlenen duyusal diskriminasyon
problemi,
Ve
duyusal sorunlardan kaynaklanan fiziksel-motor planlama ve koordinasyon
problemleri olarak gözlemlenebilirler.
Bu
problemleri daha iyi anlamak için kendinizi düşünebilirsiniz
·
Bazı kumaşlara dokunmaktan rahatsız oluyor musunuz?
·
Yükseğe çıktığınızda başınız dönüyor ve aşağıya bakmakta
zorlanıyor musunuz?
·
Yemek yerken ekmeğin sert kısmını ya da özellikle içini mi tercih
ediyorsunuz?
·
Yüksek sese tahammül edemiyor musunuz?
·
Sürekli masa başında oturup çalışmak yerine hareketli bir işi tercih mi
ediyorsunuz?
·
Öfkelendiğinizde sonradan pişman olduğunuz sözler-davranışlar mı
sergiliyorsunuz?
·
Kalabalık ortamlarda bir grupla iletişim kurmak yerine, ikili ilişkileri
mi tercih ediyorsunuz?
·
Bir işi planlamak veya planı hayata geçirmekte zorlanıyor musunuz?
·
Genellikle karar vermekte sıkıntı yaşıyor, başkalarından fikir alarak mı
hareket ediyorsunuz?
·
Bir olay planladığınız şekilde gerçekleşmeyip bir aksilik olduğunda yeni duruma
adapte olmakta zorlanıyor musunuz?
·
Araba ya da deniz yolculuklarında mideniz bulanıyor mu?
·
Çıplak ayakla yere basmaktansa çoraplı ya da terlikli olmayı mı tercih
ediyorsunuz?
·
Lunaparklardan hiç haz etmeyenlerden misiniz?
·
Kalabalık ya da dağınık ortamlarda dikkatinizi toplamakta zorlanıyor musunuz?
Normal
duyusal süreçte; kişi kendi vücudundan ve çevreden gelen uyarıları doğru bir
şekilde algılar ve uygun bir davranış ya da motor hareket açığa çıkarır. Yani
duyusal modülasyon, diskriminasyon ve motor planlamayla koordinasyon
aşamalarında herhangi bir tıkanma yaşanmaz.
Fakat
biz yetişkinlerin günlük hayatımıza, önemsiz gibi görünen bu küçük
rahatsızlıklarla yansıyan duyusal bütünleme problemlerini, bazen çocuklarımız
bizim kadar kolay atlatamayabiliyorlar. Bu aşamada duyu bütünleme terapisi,
hayatlarına tamamen oyunlarla süslenmiş ve eğlenceli hale getirilmiş özel
yöntemlerle girerek sorunlarına çözüm oluyor.
Tüm
Hakları Saklıdır. Ve Ebru Albayrak Sidar'a aittir. İzinsiz Çoğaltılamaz,
kopyalanamaz, başka yerde yayımlanamaz
Dünyayı nasıl algıladığımıza ve nasıl davranacağımıza duyu bütünleme sürecimizin ardından karar veririz. Duyu bütünleme terapisi 1960 lı yıllarda Amerikalı doktor J.Ayres tarafından, University of Southern California 'da yapılan araştırma ve çalışmaların ardından uygulamaya konulmuş, devam eden süreçte tün dünyada, çocuklar için, özellikle otizm başta olmak üzere birçok problemin çözümünde oldukça önemli bir terapi yöntemi olarak uygulanmaya başlanmıştır. Duyu bütünleme terapisinde çocukların yaşadıkları duyusal tecrübelerin nörofizyolojik adaptasyonu ve çocuğun duruma uygun adaptif cevap açığa çıkarması sağlanır. Bu sayede çocuğun çevresiyle olan sosyal, duygusal ve fiziksel etkileşimine pozitif yansır. Kişinin vücudu ve çevresinden aldığı duyu bilgileri beyinde bilginin kavranması, yorumlanması ve bütünleştirilmesi işlemlerinden geçerek, ortaya çıkan duysal bilginin kullanılarak organize bir cevap açığa çıkarılması sağlanır. Böylece çocuk dış dünyadan gelen duyu bilgilerine adapte olur. Duyu bütünleme terapisi; direkt olarak çocuğun merkezi sinir sitemine etki ettiği için sinir sisteminin gelişimini sağlar. Normal Duyusal Sistemimiz 7 bölümden oluşmaktadır; Vestibuler Duyu (denge): İç kulakta yer alır. Yer çekimiyle bağlantılı olarak, vücudumuzun alan içerisinde nerede olduğunu, hızını, yönünü ve hareketini algılamamızı sağlar, bize bununla ilgili bilgi verir. Bu sistem vücudumuzu dengede tutmak ve vücudumuzun postürünü korumak için temeldir. Proprioseptif Duyu (vücut farkındalığı): Kaslarda ve eklemlerde yer alır ve vücudumuzun nerede olduğunu söyler. Bununla birlikte vücut parçalarının nerede olduğu ve nasıl hareket ettiklerine ilişkin bilgi verir. Tat Duyusu: Dildeki kimyasal alıcılar tarafından işlenir. Tatlı, ekşi, acı ve tuzlu gibi farklı tatları algılamamız sağlar. Koku Duyusu: Burundaki kimyasal alıcıların işlemesiyle yakın çevremizdeki kokular hakkında bilgi verir. Taktil Duyu (dokunma): Deride bulunur, vücudun en büyük organıdır. Dokunma, basınç ve ağrı seviyesiyle ilişkilidir ve bu suretle ısıyı (sıcak ve soğuğu) ayırt etmemize yardımcı olur. Dokunma sosyal gelişimin önemli bir parçasıdır. İçinde olduğumuz çevreyi ölçüp değerlendirmemize yardımcı olur ve buna uygun tepkiler geliştirmemizi sağlar. Görme Duyusu: Gözün retina kısmında yer alır ve ışık ile aktif hale gelir. Görme duyumuz nesneleri, insanları, renkleri, zıtlıkları ve uzamsal sınırları tanımamıza yardımcı olur. İşitme Duyusu: Havadaki ses dalgalarının, dış kulak yolu ile toplanarak, iç kulaktaki reseptörleri uyarması sonucu çevremizdeki sesleri algılar ve bueyin sapında anlamlandırılır. Terapideki hedef çocuğun her zaman mutlu, iletişime açık ve ortamdaki uyaranları rahatlıkla tolere edebilir halde olmasını sağlamaktır. Olumlu tecrübeler öğrenmeyi kolaylaştırır. Seans sırasında mutlu olan çocuk iletişimi sürdürür ve oyun sırasında öğrendiği bilgileri günlük yaşamına çok daha kolay entegre eder. Çocuk ancak dünyayı normale en yakın şekilde algıladığında öğrenmeyi gerçekleştirebilir. Dünyayı en iyi algılama da ancak duyusal bütünlükle sağlanabilir. Terapinin temeli duyusal uyaranların, çocuğun ihtiyaçlarına ve sorunlarına göre planlanarak, çeşitli diyetler halinde çocuğa sunulmasıdır. Duyu bütünleme terapisi sırasında her çocuk kendi içinde farklı bir birey olarak kabul edilir çünkü her çocuğun farklı duyusal bozuklukları ve elbette farklı bir kişiliği vardır. Terapi seanslarının başında çocuk ayrıntılı bir şekilde değerlendirilir ve hangi alanlarda ne şekilde sorun yaşadığı tespit edilir. Çocuğun problem yaşadığı alanlardaki bozukluğun davranışlarına ne şekilde yansıdığı gözlemlenir ve uygun terapi programı çizilir. Terapi sırasında aile sürecin en önemli parçasıdır ve terapistle aile, çocuğun da içinde olduğu bir takım gibi çalışmak zorundadır. Terapi süreci içinde standart bir terapinin dışında çocuğun terapi sırasındaki ihtiyaç ve arayışları göz önünde bulundurulur ve aileye de çocuğunun neye ihtiyacı olduğunu anlaması için eğitim verilir. Unutulmaması gereken en önemli nokta terapilere devam eden çocuğun bir birey olduğu ve asla standardize edilemeyeceğidir. Seanslar çocuğun ve ihtiyaçlarının önderliğinde sürdürülür. Terapi sırasında seanslar çocuğa, ihtiyacı olduğu düzeydeki duyusal uyaranlarla donatılmış veya uyaranlardan arındırılmış oyunlar şekilde sunulur. Çocuğun seans sırasında terapistle sürekli iletişim halinde olması birinci hedeftir. Çünkü seans sırasında, yapılandırılmış ortamda, iletişim kuran, fikirler üreten, çözümler bulan, hayal eden, sosyalleşerek oyuna katılan çocuk; seanslar dışında da iletişimi sürdürecek ve günlük hayatındaki sosyal, fiziksel ve psikolojik sorunlarını atlatmaya başlayacaktır. Tüm Hakları Saklıdır. Ve Ebru Albayrak Sidar'a aittir. İzinsiz Çoğaltılamaz, kopyalanamaz, başka yerde yayımlanamaz